DEĞER KAVRAMI
İçinde bulunulan toplum, kültür, ahlâk ve mevcut dinin yorumlanışı ve yaşanılışına göre değişiklik gösterebilen bir kavramdır. Bir değer, ahlâk bağlamında kabaca ele alındığında doğru ya da yanlış olarak ayrılır. Bireysel olarak ele alındığında ise değerler doğal olarak daha farklı şekillerde değerlendirilir. Ancak 'değer' kavramında bireysellikten çok toplumsal kabuller ezici bir şekilde öne geçmek durumundadır. Çünkü yıllar içinde toplumların çoğunluklu olarak kabul ettiği, seçtiği bazen manipüle de edilerek benimsediği inanışlar, toplumda sağlam bir yere sahip olurlar. Bunlar kolay değişmeyeceği gibi yabancı bir ses duyulduğu takdirde de geniş kitlelerce suçlama eğiliminde olunabilir. Bu yüzden o 'yabancı sesler' büyük bir yükü taşımak durumunda kalırlar.
Çoktan tanımlanmış roller ve olması gerekene itaate dayalı bir halka etrafımızı kuşatır. Bu değerlerin uygulanışında sergilenmesi gereken davranış türleri vardır. Bunları uygulayanlar, uygulamayanları gördüklerinde dikkat kesilir ve bir yerme politikası yürütürler. Bir diğer yandan değerlerinin fazlaca bilincinde olan insanlar uygulamayanlardan daha çok korkma eğilimindedir. Bunun nedeni, değer sisteminizin, atacağınız adımların biliniyor ya da tahmin edilebiliyor oluşudur. Bu bilgi, kural tanımayanlar karşısında ayağınızın kaydırılacağına dair bir korku inancı doğurur. Bu da, kendinize savunduğunuz durumda güvenseniz dahi hareketlerinizde bir güvensizlik yaşamanıza, kendinizi kısıtlamanıza neden olur. Bu bir değer, toplum ve kültür savunucusunun hem kendisi için hem de davası için bir tehdit hâline gelir.
Doğrudan bir tepki sunulmaksızın değerlerin, fiziksel anlamda etkileri olabilir. Bu, bilişsel (düşünme) ve duygusal (hissetme) olarak ikiye ayrılabilir. Yani, yargılar ve davranışlar üzerindeki etki, değerin karar verme sürecinin bir parçası olup olmadığına bakılmaksızın görülebilir.
Etik, hukuk, din, politika, eğitim, sanat, yaşam tarzı, çocuk yetiştirme ve daha pek çok konuda, değerler zincirinde insanlar kendi yerlerini belirlerler. Soyut değer yargıları, bir şeyin doğru, ahlaki ya da doğal olduğuna dair içgüdüsel tepkiler ile yanlış, ahlak dışı ya da doğal olmadığına dair içgüdüsel tepkilerde somutlaşır. Somutlaşma hâlindeyken de bahsettiğim kutuplaşmalar boy göstererek bir mücadele ortamı içinde bulur kişi kendisini.
Değerleri eylem halinde 'görmenin' bir başka yolu da kültürleri ya da alt kültürleri neyin doğru, doğal ya da ahlaki göründüğü konusunda karşılaştırmaktır. Ampirik olarak, gelişmekte olan bir literatür, değerlerin başka türlü değil, akla getirildiğinde önemli olduğunu ve bir değerin ne anlama geldiğinin düşünüldüğü bağlama bağlı olduğunu göstermek için hazırlama tekniklerini kullanmaktadır. Örneğin sadakat, vatanseverlik ve otoritenin kabulü, gelenekçilikle ilgili değerler hükümete daha fazla güven duymakla ilişkilidir.
Ampirik: Deneysel / Yunanca ἐμπειρία empeiría - 'deneyim'
Bu etki çoğunlukla hükümetin ilgilenmesi gereken konularla beraber görülmektedir. Örneğin savunmaya dair harcamalarda doğru seçimlerden yana olunması, sağlık hizmetlerinin işleyişine güvenmek vb.
Sosyal politikalar mevzubahis olduğunda değerlerin rolü için de benzer bir argüman ileri sürülmüştür; birinin kendi siyasi partisinden geliyormuş gibi görünen politikalar, kısmen grup içi sadakate değer verildiği için tercih edilmektedir. Doğal olarak insanlar kendilerinden bir parça bulduklarında ikna olmaya daha meyilli olmakta ve yakın hissetmektedirler.
Bütün bunlar bir değer yargısını ifade ederler. Duyduğumuz evrimsel bir ihtiyaçla da bağdaşabilirler, aile içi değişken yapılardaki anlayışı da gözler önüne serebilirler.
Aile içi değişken yapılar, değer yargısını, bireysellik ve artan narsisizm duygusunu derinden etkilemiştir. Toplumca benimsenmiş pek çok değer yargısı bugünlere yeterince adapte olamadığından, insanlar kendilerine bunu uyarlamışlardır. Ancak bozulan bağlar ve psikolojik sağlık durumları insanların kendileri için belirlediği yargılarda kötücül yaklaşımlara yönelmesine neden olmuştur. Normal şartlarda tartışılabilir değer yargılarının yerini, suç teşkil edebilecek değer yargıları almıştır. Ahlâki bağlamda inanış farketmeksizin bir sınırın konulması, insanın iradesini kontrol edemediği kötü zamanlar için büyük önem arz etmektedir. Çünkü fikir ayrılıkları ayrı insanların fiziksel, psikolojik varlığı ve bütünlüğü ayrı bir konudur. Bu yüzden değer kavramının içeriğini, çeşitliliğini, kültürleri ve bütün toplumları kapsamlı bir şekilde ele alacak olsak bile bir etiği her daim bu konuların dışında tutarak sınırımızı belli edebilmeliyiz.
Sonuç itibariyle değer yargısı bizi yaşatan, nüfuz ettiği alanları dikkate alırsak büyük önem arz eden bir kavramdır. Bireysel olarak değerlendirilebileceği noktalar olsa da değerlendirilmemesi gereken noktalar da mevcuttur. İnsanlığın, toplulukların bütün inanışları bir kenara, ortak değer yargıları olmalıdır ve bunlardan asla taviz verilmemelidir. Verildiği yerde ise bunun bir suç olarak değerlendirilmesi elzemdir. Değerler bizim birliğimizi sağlar, gücümüzdür ama değişen bazı konularda hâlâ eski literatürü yaşatma çabası içerisinde olmak bize zarar verir. Yerimizi bilmek, yönetebilmek, sürdürebilmek önemlidir. Bütün bu kavram, hem kendimiz üzerinde hükmettiğimiz değer hem de toplumumuz geneli idame ettirilmesi gereken kuralların yaşayış bütününde büyük bir mücadeleyi kapsar. Her birimiz birer savaşçıyız.
Paylasimlariniz aciklayici ve bilgilendirici. Acik anlatiminiz ve akici diliniz sahsen cok hosuma gitti. Basarilarinizin devamini dilerim.
YanıtlaSilTeşekkürler!
Silçok bilgilendirici oldu teşekkür ederim
YanıtlaSilRicalar!
Sil